Öykü

Srebrenitsa'da Güneş Doğmuyor


 

ANLATICI: Balkan Devleti, Bosna Hersek’in başkenti olan Saraybosna bugün huzurlu ve canlı bir yer. Ama buranın adı sonsuza kadar bir katliamla anılacak. 1992 ilkbaharında, şehir modern tarihin en uzun kuşatmasına hedef oldu. Buranın halkı, birbiri ardına gelen 44 ay boyunca Sırp kuvvetlerinin saldırılarına karşı kendilerini korumak için silaha sarılmaya zorlandı. Sırpların, ülke çapındaki Bosnalı Müslümanlara karşı yaptıkları şiddet içerikli eylemler “etnik temizlik” terimini ortaya çıkarttı. – Karışıklıktan yalnızca sekiz yıl önce Saraybosna kış Olimpiyatlarına ev sahipliği yapmıştı. Halk refah içinde ve istikrarlı bir geleceği dört gözle bekliyordu. Günümüzde altın madalyaların kazanıldığı bu yamaçlar terk edilmiş durumda. Altındaki şehir ise huzurlu. Ama savaşın yıkıcı etkileri hala devam ediyor. Hem şehirde hem de savaş veren gazilerin kalbinde.

 OGNJEN: En zor olan kısmı yaralı ya da ölmüş bir çocuk görmekti. Bu hayatınız boyunca unutamayacağınız bir şey.
 NEDZAD: Saraybosna’da on binden fazla insan öldürüldü. Sadece Saraybosna’da. Ne için? Saraybosna’da yaşadıkları için mi? Bir Müslüman ismi taşıdıkları için mi? Ya da bir Katolik ismi mi? Peki bunlar öldürülmek için geçerli sebepler miydi?

 YAZI: GAZİLER – SARAYBOSNA KUŞATMASI


 ANLATICI: Savaş öncesi bir oluşum olan Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti, sınırı dâhilindeki milletlere, etnik gruplara ve dinlere birlik getirmişti. Ancak karizmatik liderleri Yosip Tito’nun 1980 yılındaki ölümünden sonra, bağlı olan Cumhuriyetlerin özerklik istekleri yüzünden Yugoslav kardeşlik bağları çözülmeye başlamıştı. Sırp Cumhurbaşkanı Slobodan Milosevic gibi milliyetçiler korku ve nefret saçmaya ve asırlık etnik gerginlikleri manipüle etmeye başladı.

 YAZI: Hidajet Seric

 HIDAJET: Bayraklar dalgalanmaya ve milli marşlar söylenmeye başlandığı anda, tarihten ve dinlerden söz edildiğinde, yeni nesiller için bir katliamın geleceğinden emin olabilirsiniz. Onlar henüz bunu bilmiyor ama onlara da bunu anlayacak.
 ANLATICI: Saraybosna Yugoslavya’nın etnik çeşitliliği en fazla olan şehriydi. “Avrupa’nın Kudüs’ü” denen bu bölgede Bosnalı Müslümanlar, Sırplar, Hırvat Hıristiyanlar, Yahudiler, Çingeneler ve diğerleri asırlardır birlikte yaşıyorlardı. – Komünist yönetim boyunca birçokları için etnik kimlikleri ikinci plandaydı ve hepsi Yugoslavyalıydı.
 YAZI: Ognien Dzinic

 OGNJEN: Savaş başlayana kadar ne olduğumu bilmiyordum. Bir Yugoslav’dım. Ben Ognın’dım. Sırp, Hırvat ya da Müslüman değildim. Sadece Ognın’dım.
 ANLATICI: Ancak Saraybosna da aynı Kudüs gibi trajik olarak çok yakında bölgesel karışıklık yüzünden şiddete maruz kalacaktı. – 1991 yılında Bosna Hersek Yugoslav Federasyonundan ayrılma yönünde bir seçim yaptı ve bağımsızlığını kazandı. Bu karar Belgrad’daki Sırp liderleri kızdırdı.

 Sayıları ülkenin yarısı kadar olan Sırp yoldaşlarını bedeli ne olursa olsun ayrılmayı önleme konusunda ikna ettiler. Bu bedel topyekün bir savaş ve Müslüman komşularını zorla sürmek bile olsa.
 YAZI: Mirsad Tokaca – Araştırma ve Belgelendirme Merkezi - Saraybosna

 MIRSAD: Bosna’yı bölmek istiyorlardı. Bosna’nın jeopolitik önemini azaltmaya çalışıyorlardı. İnsanları bölüp birbirlerinin üzerine sürerek özellikle etnik ve dini nefret tohumları ekmeye çalışıyorlardı.
 ANLATICI: İyi donanımlı Yugoslav Halk Ordusu Sırplar tarafından yönetiliyordu. Bosna-Sırp lideri Radovan Karadic ve ordu komutanı Ratko Mladic, bu askeri üstünlüğü, Bosna Hersek üzerinde hızlı ve etkili bir kontrol sağlayabilmek için kullanıyordu. Ancak Saraybosna’da komşuyu komşuya düşürme kampanyaları çok fazla başarılı olmadı.

 DRAGON: Kendimi hiç Sırp olarak hissetmiyordum. Yani Saraybosna ve Bosna vatandaşı olarak burada doğmuş ve büyümüştüm. Savaş başladığında hiç ikilem hissetmedim. Savaş başladığında, Müslümanları ya da Sırpları düşünmeden doğrudan şehrim ve halkım için savaşa girmiştim.

 ANLATICI: Bu adam Bosnalı bir Sırp. Ancak birçokları gibi o da şehrini Sırp saldırılarından korumak için Bosnalı Müslümanların yanında savaştı. İsminin gizli kalmasını istiyor. Zira Bosna toplumu hala korku hissediyor.
 DRAGON: Özellikle şimdilerde hala çok fazla gerginlik var. Eski kanlı tutkuların yeniden alevlenme şansının her zaman olduğu gibi hala çok yüksek olduğunu biliyorum.

 ANLATICI: 1992 yılı ilkbaharında Emir Pobric için bu tutkular çok uzak görünüyordu. O dönemlerde hiç askeri tecrübesi olmayan bir öğrenciydi. Ama bu değişmek üzereydi.
 YAZI: Emir Pobric

 EMIR: Bir sabah uyandığımda savaşmam gerektiğine karar verdim. Camdan baktığımda Yugoslav Halk ordusunun zırhlı araçlarının insanları evlerinden aldığını gördüm. O zaman evde oturup Gandhi tarzı bir direniş göstermenin bir işe yaramayacağını anladım. Bir tüfeğim vardı ve yalnızca izliyordum. Bir merminin bir insana neler yapabileceği hakkında ya da bir el bombasının vereceği hasar konusunda bir fikrim yoktu.

 ANLATICI: Ancak Emir kısa süre içinde bu ölümcül silahların neler yapabileceğini öğrenecekti.
 EMIR: En yakın arkadaşım gelip orduya katılmak istediğini söyledi. Benim birliğime girmesi için ona yardım ettim. O da bir Sırp’tı. Müslüman değildi ama şehrini savunmak istiyordu. Ona göreve gitme konusunda yardım edeceğimi söyledim. On dakika sonra başka bir arkadaşım gelip onun göreve çıkar çıkmaz öldürüldüğünü söyledi. Orduya girmesi için yardım ettiğiniz en yakın arkadaşınızın ailesine gidip, ilk görevinde öldürüldüğünü söylemek hiç kolay bir şey değil.




 ANLATICI: Yosip Yelavic’te aynı Emir gibi genç yaşında Bosna ordusuna katılmıştı. O da neredeyse bir gece içinde profesyonel asker olmaya zorlanan binlerce amatörden biriydi. O da dostlarını kaybetti.
 YAZI: Josip Jelavic

 JOSIP: Bazı dostlarım kollarımda öldü. Bir yaranın etrafına bandaj saramadığınızı düşünün. Kanı durdurabilmek için bandajları yaraların içine sokuyorduk. Bu korkunçtu. Orada korkunç şeyler yaşandı. Korkunç!

 ANLATICI: Askeri üstünlüklerine rağmen Sırp kuvvetleri Saraybosna’yı hemen ele geçiremedi. O yüzden etrafını sardılar. Şehrin etrafındaki dağlardan durmaksızın devam eden bombardıman yüzünden şehri zayıf düşürmeye çalıştılar. Keskin nişancı takımları sabah akşam nöbet tutuyordu. Ve savaş kanunlarına karşı gelinerek çocuklar ve kadınlar da dâhil olmak üzere siviller kasten ve sistematik bir şekilde hedef alınıyordu. Kuşatma sırasında binden fazla çocuk öldürüldü. Ancak bu tür bir vahşet sadece şehir halkının şehirlerini korumadaki kararlılıklarının güçlenmesini sağladı.

 OGNJEN: Birine silah doğrultup ateş edebilmek için içinizde çok büyük bir öfke olması gerekiyor. Birini öldürmek istemeniz için kendinizi bir şeye adamanız gerekir. Ya da bunu yapmanız için çok geçerli bir sebep olmalı. Ve bizim bunu yapmak için çok fazla sebebimiz vardı. Gerçekten bunun için çok sebebimiz vardı.


 ANLATICI: Dört bir yandan sarılmış olan Saraybosna Halkı BM tarafından kontrol edilen havaalanına ve daha geride bulunan Bosna kontrolündeki bölgeye ulaşabilmek için bir tünel kazmak zorunda kaldı. Günümüzde bu tünelin 20 metresi hala duruyor ve şehrin korkunç geçmişinin bir hatırası olarak korunuyor.

 JOSIP: Çok alçaktı. O yüzden yürürken sürekli olarak kafanızı eğmek zorunda kalıyordunuz. Bazı yerlerde geçebilmek için kafanızı dizlerinize kadar eğmeniz gerekiyordu. Tünel korkunç bir tecrübeydi. Ama hayatta kalmak için tek şansımız orasıydı.
 ANLATICI: Tünel aynı zamanda gerekli olan silahların da şehre gizlice girmesini sağlıyordu. Uygulanan Birleşmiş Milletler ambargosu Bosnalıları daha iyi silahlanmış olan rakipleri Sırplara karşı savunmasız bırakıyordu.

 NEDZAD: Uluslararası topluluktan yüksek beklentilerimiz vardı. Onlar da bizim gibi insan ve bunları görüp bize yardım edeceklerdir diye düşünüyorduk. Ama hiçbir şey yapmadılar. Bizi ölüme terk ettiler. Ölmemize izin verdiler.
 ANLATICI: Kıyım devam ettikçe Saraybosna halkı kendilerini terk edilmiş hissediyordu. Şehirleri ölümün eşiğindeydi.

 HIDAJET: Bir gün ön cepheden döndüğümüzü hatırlıyorum. Saraybosna’nın her yerini yukarıdan görebildiğiniz bir tepeye gelmiştik. Yağmur yağıyordu ve Sırplar etraftaki tepelerden bize ateş ediyorlardı. Şehrin üzerinde ok gibi uçuşan mermileri ve sonrasında gerçekleşen patlamaları, alevleri görebiliyordum. Ardından şanssız bir ruhun orada öldüğünü duyabiliyordum.
 Saraybosna’da tek bir ışık bile yoktu. Karanlığın kokusunu alabiliyordum. Şehir sanki ölü gibi duruyordu. Sanki içinde hiç canlı yoktu. O zaman kendi kendime “bu ne” diye sordum. “Daha ne kadar dayanabiliriz?” Sanırım o hayatımın en zor anlarından biriydi.

 ANLATICI: 1995 yılı Ağustos ayında bu popüler Pazar yeri bir katliama tanıklık etti. Sırp bombası yüzünden 37 kişi öldü ve 90 kişi de yaralandı. Katliamın görüntüleri yayınlandığında uluslararası bir etki yarattı. Bu, Sırpların sivilleri kasten katlettiğini ve karşılığında ceza almadıklarını gösteriyordu. Çok uzun süre kenarda sessiz bekleyen NATO sonunda Sırp saldırganlara karşı tedbir aldı ve onları pazarlık masasına oturtabilmek için ciddi hava saldırıları yapmaya başladı. Bu saldırılar işe yaradı ve karmaşaya hızlı bir çözüm getirdi. Ekim ayında bir ateşkes imzalandı. Takip eden bir yıl içinde de Paris’te Deytın Barış anlaşması imzalandı. Buna göre ülke Bosna Hırvat Federasyonu ve Sırp Cumhuriyeti şeklinde ikiye bölündü. 29 Şubat 1996 yılında Saraybosna kuşatmasının bittiği resmi olarak açıklandı. Neredeyse dört yıldır devam eden kuşatma bittiğinde Saraybosna halkı sevinçten uçuyordu.
 YAZI: Nedzad Seric

 NEDZAD: Bir şekilde neşe dolu hissediyordum. Çok mutluydum. Bunu tarif edemem. Bu aynı göğsünüzden koca bir dağ kalmış gibi bir rahatlıktı.
 ANLATICI: Ancak ilk anlarda hissedilen neşe ve rahatlamayı, birçok gazinin günlük hayata adapte olmakta zorlanması takip etti.

 NEDZAD: Birçok kişi için hoş bir dönem değildi. Özellikle de askerler için. Uyum sağlamak onlar için çok zordu. Kimisi içkiye başladı, kimisi kendini dine verdi, kimisi uyuşturucu kullanmaya başladı kimisi de aklını yitirip delirdi.
 ANLATICI: Geçmişte yaşanan travmaları hatırlamak hala acı veriyor.
 YAZI: Hidajet Seric

 HIDAJET: Şu lanet soruyu defalarca duydum. Hiç birini öldürdün mü? Bu soru asla sorulmamalı. Buna bir cevap veremezsiniz çünkü bu aynı yaralı ruhunuzun en çok acıyan yarasına parmak basmak gibi bir şey.
 ANLATICI: İkinci Dünya Savaşından sonra Avrupa’da yaşanan en kanlı olayın merkezinde olmalarına rağmen yine de pek çok Bosnalı gazi sivil hayata başarılı bir şekilde uyum sağlayabildi. Ogniyen halk tarafından iyi bilinen bir film dağıtım şirketinin yöneticisi. Yosip bir bankada ve Emir’de ironik bir şekilde NATO için çalışıyor.
 YAZI: Emir Pobric

 EMIR: Belirli bir noktada gerçekten neler olduğunu kavrayabilmeniz ve iç huzurunuza kavuşup normal hayatınıza devam etmeniz için sadece kendinize bir şeyler yapmanız gerektiğini anladım.
 ANLATICI: Savaş sırasında Bosna dünyada en çok mayın döşenmiş yer olmuştu. Ve bunun ağır sonuçları vardı. Ancak kuşatma sırasında ciddi şekilde yaralanmış olanlar bile kötü talihlerini bir zafere dönüştürmeyi başardılar. Bu adamların hepsi mayın patlamaları sonucunda organlarını kaybetmiş.


 Ancak 4 yıl süren bir saldırıya dayanmalarını sağlayan savaşçı ruhları sayesinde, milli takımları, bu boyuttaki bir millet için sıra dışı olacak bir şekilde oturarak voleybolda hem Avrupa hem Dünya hem de Olimpiyat şampiyonluğunu kazanmayı başardı. Bu takımın adı “Fantom”, bu isim aynı zamanda kesilen organın ardından hissedilen acı anlamına geldiği için seçilmiş. Takım kaptanı İsmet Godinyak oyuncularının savaş tecrübesi ve engellerinin onları güçlendirdiğine inanıyor.

 YAZI: İsmet Godinijak

 ISMET: Bu takımdaki insanların normal olarak kabul edilen nüfusun yarısından çok daha sağlıklı ve mantıklı olduğuna inanıyorum. Çünkü biz hayatın acı tarafını tecrübe ettik ve başarılı bir şekilde üstesinden geldik. Durum ne kadar kötü olursa olsun yeniden savaşacağımızı ve kazandığımızda daha da güçlü olacağımızı biliyoruz.
 ANLATICI: Ülkenin devam eden bölünmesine rağmen takım politik duyguların sporcu profesyonelliklerini engellemesine izin vermiyor.

 ISMET: Üç ya da dört yıl önce Avrupa liginde Sırp Cumhuriyetinden bir çift takıma karşı oynadık. Açık söylemek gerekirse bunlar bizim savaştığımız insanlardı. Ve hala bu ideolojinin etkisi altındalardı. Savaş sembollerini taşıyorlardı. Savaşın üzerinden yıllar geçmesine rağmen, akıllarında hala bu vardı. Herhangi bir negatif etki yaratmalarına izin vermeyeceğimiz konusunda karar vermiştik. Bir ismimiz ve şanımız vardı ve bunu yok etmek istemiyorduk. Sonunda en iyi oyunlarımızdan biri oldu.

 ANLATICI: Bu gaziler spor dünyasının içinde etnik farklılıkları ve geçmiş düşmanlıkları bir kenara bırakmayı başarabildiler. Ancak yine de çoğu Deytın Anlaşmasının belirlediği ve günümüzde hala devam eden bir şekilde ülkenin etnik kimlikler yüzünden bölünmesi sebebiyle kendilerini ihanete uğramış hissediyor. Onlara göre bu tam da önlemek uğruna savaştıkları şeydi.

 EMIR: Ben diğer insanların, Sırpların ya da Hırvatların savaşı başlatma sebeplerinin gerçekte bu olduğuna inanıyorum. Bu ulaşmak istedikleri hedefti. Ve sonunda toplumu etnik olarak bölmeyi başardılar. Ben bu oyunun bir parçası olmak istemiyordum. Ancak maalesef bazıları için başarı elde ettiler.
 ANLATICI: Mirsad Tokaca savaştan sonra, yıllar boyunca savaş sırasında hayatını kaybetmiş kişilerin gerçek sayısını ve kimliklerini bulmakla uğraştı. Ona göre, Bosna’da savaştan önce yaşayan farklı etnik grupları bir araya getirmenin tek yolu bu.
 YAZI: Mirsad Tokaca – Araştırma ve Belgelendirme Merkezi - Saraybosna

 MIRSAD: Eğer bunu yapmak istiyorsak olaylar hakkındaki bütün gerçekleri öğrenmeliyiz. Kimin, ne zaman ve nasıl öldürüldüğü önemli değil. Ölenler arasında bir ayrım yok. Adalet olmadan huzur bulamayız. Kurbanlar için adalet kazanılmadan Bosna’nın geleceğinin huzurlu olabileceğine inanmıyoruz.


 ANLATICI: Ancak Saraybosna’nın çeşitli yerlerinde bulunan mezarlıklarda yatanlar ve çektikleri acılara rağmen hayatta kalmayı başaranlar için adalet çok fazla yerini bulmadı. Bosna-Sırp elebaşları Karadzic ve Mladic kayıplara karıştı. Çok sayıda kişi onları Belgrad’daki yetkililerin onları sakladığına inanıyordu. Eski Sırp Cumhurbaşkanı Slobodan Milosevic’e insanlığa karşı suç işlediği yönünde dava açılmıştı ve Hauge’daki uluslararası ceza mahkemesine getirilmişti. Ama o da dava sonuçlanmadan hayatını kaybetti. Bu durum kurbanların adalet umutlarının yeniden suya düşmesine neden oldu. Saraybosna’nın gazileri eski komşularının neden kendilerine sırt döndüklerini ve onlar için şimdi ne hissetmeleri gerektiğini bilmiyorlar.
 YAZI: Josip Jelavic

 JOSIP: Bu belki de sadece bir dalgadır. Onları etkileyen kötü bir dalga. Belki öldürmenin iyi bir şey olduğunu hissetmişlerdir ve ne kadar çok masum insan öldürürlerse o kadar havalı olacaklarını düşünmüşlerdir. Büyük ihtimalle uyuyamıyorlardır.

 NEDZAD: Bir havan topu atıp elli kişiyi birden öldüren bir kişiye nasıl saygı duyabilirsiniz? O cesur biri midir? İyi bir şey mi yapıyordur? Evet savaş artık bitti. Yani? Sarılıp öpüşecek miyiz? Bunu yapamam. Yan yana yaşayabiliriz ama onlara karşı hiçbir şey hissetmiyorum. En azından iyi bir şeyler. Kendi hayatlarını yaşamaya devam edebilirler. Tanrı yaptıkları için onları cezalandıracaktır.


 ANLATICI: İnanç Bosna savaşı sırasında çok çekişmeli bir konuydu. Birçok kişi tarafından bunun yalnızca bölgesel bir çekişme değil aynı zamanda dini bir çekişme olduğu düşünülüyordu. Bu yüzden çok geniş uluslararası bir topluluk bölgeye sırtını dönmesine rağmen, binlerce Müslüman sempatizan savaşmak için buraya geldi. Abu Hamza 1980 yılında tıp okumak için Yugoslavya’ya gelmişti ama savaş onun farklı bir yönde ilerlemesine neden oldu. Bir olay onun Bosnalı Müslümanların yanında savaşması gerektiği konusunda ikna etti.
 YAZI: Abu Hamza

 ABU: Bir keresinde bir aile gelmişti. Bir baba ve üç kızı. Kızlardan biri on üç yaşındaydı. Hiç konuşamıyordu. Sonradan annesinin onun gözleri önünde tecavüze uğrayıp öldürüldüğünü ve sonra da kendisine tecavüz edildiğini öğrendik. O günden sonra kendini kaybetmişti. Konuşma yetisini kaybetmesiyle sonuçlanan psikolojik bir travma geçirmişti. İşte, karar vermemi sağlayan şey o kızdı. Onun gözleri önünde annesine tecavüz edenler insan olamazdı. Onlara bir ders verilmesi gerekiyordu.

 ANLATICI: Abu Hamza ve savaş sırasında Sırplara karşı savaşan diğer Arap gazilerine çabalarının karşılığı olarak Bosna vatandaşlığı verildi. O da kocası Sırp kuvvetleri tarafından öldürüldüğü için dul kalmış üç çocuklu bir Bosnalı kadınla evlendi ve üç çocukları daha oldu. Ancak Abu Hamza ve ailesinin Saraybosna’daki hayatları şu anda tehlike altında.

 ABU: 11 Eylülden sonra her şey tamamen değişti. Bizler terörist haline geldik.
 ANLATICI: Bosna Hükümeti, iddialara göre Amerika Birleşik Devletlerinin baskısı sonucu Abu Hamza’nın vatandaşlığını geri çekti. Şimdi sınır dışı edilme tehlikesi altında. Kişisel bedellere rağmen bir Müslüman olarak yaptıklarından hala gurur duyuyor.
 ABU: Abu Hamza bir insan. Ve Abu Hamza bir Müslüman. Bir insan olarak kesinlikle pişmanlıklarla doluyum. Ama bir savaşçı ve Müslüman olarak, Allah’tan gelen iyilikleri dikkate alıyorum ve hiçbir konuda pişmanlık duymuyorum.

 ANLATICI: Savaşın üzerinden on yıldan fazla geçmesine rağmen Saraybosna yeni yeni kendine güveniyor ve çok uzun süre boyunca reddedilen huzuru gün yüzüne çıkarıyor. Yeni nesil kendilerinden büyüklerin yaşadığı korkunun hatıralarından uzak bir şekilde büyüyor.

 HIDAJET: Bugün baktığım zaman, çocuk bahçelerine, okullara, üniversitelere giden çocukları görüyorum. Etrafta güzel kızların yürüdüğünü ve şehrin yeniden yaşadığını görüyorum. Hayat devam ediyor, genişliyor. Bence en büyük ödül bu. O anda her şey bir anlam kazanıyor. Bütün çekilenler ve verilen kurbanlar. Hayatın şu anda zor olması hiç önemli değil. Bu geçecektir. Belki bizim nesil bunları tam olarak görememiş olabilir ama iyi bir iş çıkarttık ve bu şehir hala yaşıyor.

 ANLATICI: Ancak kurban verilenlerin hatırları her yerde. Saraybosna halkının bugün yürüdüğü sokaklarda kanlı geçmişin izleri bulunuyor. Kırmızı güller olarak bilinen bu kırmızı boyalar saldırılarda can verenlerin öldükleri yerleri gösteriyor. Buradaki herkes var olan huzurun yapay ve çok kırılgan olduğunu biliyor.
 Kosova’nın bağımsızlığını ilan etmesinin ardından bölgede yıkım döngüsünün yeniden yaşanacağı konusundaki korkular gittikçe artıyor. Nejad’ın genç bir kızı var. O sadece barışı görmüş olan yeni nesilden. Babası, savaşın kendine olduğu gibi kızının gençliğini elinden almamasını diliyor. Ancak savaş yüzünden bölünmüş ve parçalanmış bu bölgenin trajik tarihi yine de biraz ümitlenmesini sağlıyor.

 NADZAD: Bir şekilde bu bölge umutla dolu. Ve bir şekilde bunu asla öğrenemiyoruz. Bu bir döngü gibi. Karmaşanın üzerinden ne kadar zaman geçtiğini söylemek için matematik kullanmayacağım. Ama bir gün yeniden karmaşa yaşanacağından eminim.


Çeviri için Sinem Özşen'e çok teşekkür ederim.